KİNOA SALATASI, GREYFURT VE PEYNİR İLE

Kısırın yerini tutmazcılar için söylüyorum; kimse sizin bulgurunuza laf söylemiyor, kısırınızı elinizden almıyor! İstediğiniz kadar sevebilir, yiyebilirsiniz. :)) Ama bir de evin havalısı olarak görülen kinoa’ya şans tanıyın derim. Popülerliği son yıllarda artmış görünse de tarihi taa İnkalara kadar dayanıyor. Yüksek protein içermesi, lif ve mineral zengini olması, hele bir de bulgur gibi şişirmemesi var ya, onu baş tacı bile yapabilir. Benim en çok tükettiğim şekil Kinoa Salatası şeklinde olanı olsa da bunu çeşitlendirmek mümkün. Ben bu tarifi kışa uyarladım ve besleyici özelliği tavan yapan bir reçete oluşturdum.

Her kış olduğu gibi yine salgın bir hastalık var sokaklarda. Özellikle çocukların kalabalık olduğu ortamlardan zincirleme dağılan virüsün çokça dokunulan yerlerde (kapı kolu, masa) 8 saate kadar canlı kalabildiği bilinmekte. Ayrıca kapalı bir ortamda öksüren, hapşıran daha normali nefes alan enfekte kişilerin bulaştırdığı virüs havada da uzun bir süre asılı kalabiliyor. Aynı ortamdaki havayı solumaya maruz kalan kişiye bulaştığında ise belirtileri 3-7 gün içinde görülebiliyor. Unutulmaması gereken ilk şey; bu virüsün antibiyotikle tedavi edilmemesi.

Gripten Nasıl Korunuyorum?

Salgın dönemlerinde ben işin daha çok hastalık öncesi tarafına yoğunlaşıp, hastalanmamak için yapılması gerekenleri uygulamaya çalışırım. Genelde işe yarar ancak devamlılığı olmaması halinde boğazıma direkt yapıştığını da iyi hatırlarım. Kendi korunma yöntemlerimizi sıralayacak olursam;

1.Bir kere en korkulmayacak şeyin ”soğuk hava” veya ”üşümek” olduğunu savunabilirim. İnsanlar genelde hava soğuk olduğu için cam açmaz, evini havalandırmaz hatta çoğu çocuklu aileler üşümesinler diye çocuklarını dışarı çıkartmazlar. Bu kısım yapılan ilk hata olur genelde. Çünkü bildiğimiz gibi ”virüs, kapalı ortamlarda havada asılı kalır.”  Bizim evimizde kışın en az 6-8 kez cam açılır.

2. Bir diğeri kesinlikle sıvı tüketimi. Yaz aylarında rahatlıkla içebildiğimiz su kışın bizi zorlayabilir. Bunun için yapılabilecek en güzel şey; kocaman bir sürahiyi su ile doldurup içine sevdiğiniz birkaç aromatiği atmaktır. 2-3 dilim limon, bir çubuk tarçın ve belki bir tutam taze nane. Ben bazen soyduğum portakal kabuklarını atıyorum. Görünümü kötü olsa da aroması suyu rahat içilebilir kılıyor.

3. En önemli maddemiz, C vitamini alımı. Portakalın, mandalinanın, greyfurtun halen çokça üretildiği bir ülkede tablet olarak kullanmanın gereksiz olduğunu savunuyorum. Mahallenin pazarına kışın en çok turunçgiller almak için gitmelisiniz. Her gün aksatmadan yenilen bir porsiyon portakal tüm kış sizin kalkanınız olabilecek güçtedir. Denedik, kendimize ispatladık. Hastalıkları en çok kendine ispatlamak önemli değil midir zaten? Deneyin, sizde ispatlayın. Unutmayın; aksatmadan, her gün düzenli C vitamini!

4. Son olarak; eve girer girmez eller yukarı kuralı var! :)) Gün içinde özellikle metrobüs kullananlar beni daha iyi anlar. Ayakkabıları çıkart, montunu as ve hemen ellerini yıka!

Kinoa Salatası – Bir Yusufcuk Havalandı

Kinoa Salatası, Greyfurt ve Peynir İle – Malzemeler

1,5 çay bardağı Kinoa, yıkanmış ve tercihen 1 saat suda bekletilmiş

5-6 yaprak kıvırcık, doğranmış

1 küçük boy kırmızı soğan, piyazlık doğranmış

1/3 demet karalahana, çok kalın sapları ayıklanmış ve kıyılmış

2-3 salatalık, küp küp doğranmış

Yarım greyfurt, beyaz yerleri ayıklanmış ve küp doğranmış

Eski kaşar, yaklaşık 50 gr

Sosu için;

Çeyrek çay bardağı zeytinyağı

1 çay kaşığı hardal

1 yemek kaşığı nar ekşisi

Birkaç damla limon

tuz

Yapılışı;

Kinoa’yı yaklaşık 2 su bardağı su ile haşlayın. Haşlanırken bir miktar tuz atmayı unutmayın.
Soğanı ve doğranmış karalahana’yı bir tatlı kaşığı zeytinyağında kavurun. Çok öldürmeyin ve ılıtın.
Kıvırcık, salatalık, karalahana, soğan ve kinoayı bir kapta karıştırın.
Sos malzemelerini iyice çırpın ve salataya ekleyin.
Üzerlerine küp doğranmış greyfurt ve peynir parçalarını koyun.
Damak tadınıza göre ekstra nar ekşisi ekleyebilirsiniz.

Afiyet Olsun…

DANISH CINNAMON ROLLS

Kuzey ülkelerinde çok popüler olan tarçınlı bir çörek var. Özellikle Danimarka ve İsveç’te geleneksel bir yiyecek sayılan Kanel Snegle, söylenişi zor ama yapılışı kolay bir tarif. Ben ilk kez Kopenhag’da yaşayan arkadaşımı ziyarete gittiğim zaman yemiştim. O zamanlar yeni iş kabulünü aldığı gün, kutlama yapmak için aldığı tarçınlı çörekleri (danish cinnamon rolls) bisikletle deniz kenarına götürüp, kumların üzerine yaydığımız örtünün üzerinde birer sıcak kahve eşliğinde yemiştik. Düşünüyorum da; bence en güzel kutlamalardan biriydi.

Bu sabah erken uyanıp bir gece önceki biten mumları toplamak için oturma odasına geldim. Masanın üzerinde gazete kağıtlarına sarılmış kırmızı dalları gördüm. Belli ki bir çiçekçiden alınmamış, ağaçtan henüz kesilmişlerdi. Kışın güzelliklerinden birisi de bu yılbaşı çiçekleri bence, evde sıcacık ve huzurlu bir etki yaratıyor. O zaman dedim ki, evi daha çok ısıtayım. Kuzey ülkelerinden gelen geleneksel bir tarifle kolları sıvayıp sıcacık Tarçınlı Çörekler (Kanel snegle) pişirdim. 🥧 Ali, fırından süzülen tarçınlı çörek kokusuna uyanınca yanına taze çekilmiş kahve kokusunu ekledik ☕️ Ev, bu sabah her zamankinden daha keyifli ve huzurlu bir şekle büründü.

Bir fincan kahve ve fırından dumanı üzerinde çıkan bir şeylerin sizi bu haşin hayattan sıyırıp kendi konfor alanınızı yaratmanızı bu denli kolaylaştırdığına şaşırıyorsunuz. Aslında birçok şey bu kadar basit oluyor gözünüzde. Küçük mutlulukları yaratmak kolay, onları biriktirmek ve büyütmek de kolaylaşıyor gittikçe. Görüp yaşadıkça daha iyi anlıyorum. Eskiden beni üzen şeylere kafa yormakla harcadığım vakti, şimdi başka şeyler üreterek, hatta başkalarını memnun ve mutlu ederek kullanıyorum artık.

Bu haftasonu Danish Cinnamon Rolls ‘lerimi başka sevdiğim insanlarla paylaşacağım. Aynı Ali’nin ben mutlu olayım diye sabah ağaçtan koparıp eve getirdiği kokinalar gibi…

Danish Cinnamon Rolls

Tarçınlı Çörek

Danish Cinnamon Rolls

DANISH CINNAMON ROLLS

MALZEMELER

Hamuru için;

  • 700 gr un
  • 2 paket maya
  • 130 gr pudra şekeri
  • 110 gr tereyağı
  • 400 ml süt
  • 1/2 çay kaşığı tuz
  • 1 yumurta sarısı (çırpılmış)

Dolgusu için;

  • 110 gr tereyağ
  • 90 gr şeker
  • 2 yemek kaşığı tarçın

HAZIRLANIŞI

  1. Tereyağını bir sos tenceresinde eritin. Sütü ekleyin ve ılıtın. Ilındıktan sonra 2 paket maya ekleyip karıştırın.
  2. Unu, pudra şekerini ve tuzu bir kapta karıştırın. Ortasını çukur yaparak tereyağlı sıvı karışımı dökün. Tahta bir kaşıkla karıştırın. Bir hamur elde edince tezgaha alın ve yoğurun. Yapışkan olmayan bir kıvama geldiğinde streç film ile sarın. Bir kabın içine yerleştirip üzerini temiz bir örtü ile örtün. Sıcak ve karanlık bir yerde yaklaşık 1 saat bekletin.
  3. Dolgu için; tereyağ, şeker ve tarçını bir kaba alın. Bir macun kıvamına gelene kadar iyice karıştırın.
  4. Fırını 200 C dereceye ayarlayın. Hamuru alıp tezgaha büyük bir dikdörtgen olarak şekilde yayın. Merdane yardımıyla inceltin ve daha büyük bir dikdörtgen hamur yapın. Üzerini tarçınlı harçla sıvayın. Tarçınlı macun hamurun her yerine eşit şekilde gelmeli. Daha sonra uzun tarafından başlayarak hamuru yavaş yavaş rulo yapın. Uzun bir rulo elde ettiğinizde 3 cm’lik parçalara kesin. Varsa muffin kalıplarına, yoksa bir fırın tepsisine dizin ve üzerilerine yumurta sarısı sürün.
  5. 200 C derece fırında yaklaşık 15-20 dakika pişirin.

Evinizdeki sıcacık paylaşımlarınız hiç eksilmesin!

Sevgiyle…

Tarçınlı Çörek

Fotoğraflar: Tuğçe Tüzün

TATLI PATATESLİ VEGAN BURGER

Bu aralar blog için yeni bir şeyler yazamadım. Halbuki bu tarifi neredeyse bir ay önce hazırlamıştım. O zamanlar yazdı. Hava, fırının sıcaklığını kaldıramayacak kadar sıcaktı. :)) Bir hamburgeri kan ter içinde yemek ne demek bilir misiniz? Hele ki her ısırıkta ağızda yayılan Sriracha’nın acısı sıcakları daha da sıcak yapınca. Tatlı Patatesli Vegan Burger tarifi için havanın soğumasını beklemek çok iyi oldu. Çünkü fırınımız uzun süre yanacaktı!

Neden Vegan?

Hayır. Henüz vegan değilim. Olabileceğimi de sanmıyorum. Ama uzun zaman almayacak bir tarihe kadar Vejetaryen olma ihtimalim yüksek. İkisi devamlı karıştırılan kavramlar biliyorum. İkisi de et yemiyor. Ancak Veganlar hayvanlardan üretilen hiçbir şeyi tüketmiyor. Yani yumurta, süt, yoğurt gibi. Sütü zaten içmiyorum ama yoğurt ve yumurtasız nasıl yaşanır emin değilim.

Neden et yemeyelim? Vejetaryenliği halen hayvan sevgisi veya hayvan hakları koruyucuları zannedenler var. Bu aslında tahmin ettiklerimizden de çok geniş bir kavram. Öncelikle yediğimiz hayvanlar televizyonda gördüğümüz kırlarda dolaşan neşeli inekler, koyunlar değiller. Hayata geldikleri andan itibaren garip kimyasallar ve antibiyotikler yedirilen garip canlılar. Sindirim sistemimiz (özellikle bağırsaklar) otçul hayvanlarınkine benzer. Eti sindirsek de aslında otçul bir tür olarak yaratıldık. Et yiyenlerin kabızlık, kolon kanseri, meme kanseri, hemoroid, hazımsızlık ve yüksek tansiyon gibi hastalıklara daha sık yakalandığı ve kalp krizi riskini de arttırdığı bilinmekte. Ette bulunan hormon ve kimyasalların insan bedenine işlemesi, etin virüs ve mikrop içermesi yanında kanserojen olması önemli sağlık etmenleridir.

Şimdi neden Vejetaryen olalım sorusunun benim için asıl cevabına gelelim.

Dünyada tarım alanlarının çoğunun insanları beslemek için değil de hayvanları beslemek için kullanıldığını biliyor musunuz? İnsanoğlu, ürettiği her bitkiyi tüketse dünyada açlık sorunu diye bir şey olmayacaktı. İklim değişikliği çok hızlandı. Bunun sebebi sadece sanıldığı gibi şehirleşme, egzoz veya fabrika atıkları değil. En büyük pay; hayvancılık.

Büyük baş hayvanlar bizim 4 katımız kadar azot salınımı yaparlar. Bu da bir mezbaha hayvanın atmosfere ciddi bir iş çıkardıklarını gösterir. Ayrıca onları beslemek için ayırdığımız tarım arazileri şaşırtacak kadar büyük. 10 dönümlük bir arazide sadece 5 kişiye yetecek kadar sığır eti üretilirken 60 kişiye yetecek kadar buğday üretilebilir. Her yıl sığır ve inek yetiştiriciliğine yer açabilmek için ormanlar yakılıyor. Orman yangınları azot salınımına en çok katkı sağlayan bir diğer şey. Dünya’nın akciğerleri yağmur ormanları, hamburgerimizin arasına koyacağımız köfte için yok ediliyor. Yine her yıl yüzlerce hayvan türü yağmur ormanlarının tahribatı yüzünden yok oluyor.

Hayvan yetiştiriciliğinin bir diğer tükettiği şey ise; tatlı su kaynakları. Afrika’da temiz su kullanabilmek için onlarca kilometre su taşımak zorunda kalan insanları düşündükçe sadece et tüketimi yüzünden harcanan kaynaklar çok can sıkıyor. Amerika gittikçe şişmanlarken, hayvanlarına sağladıkları kadar tahıl sattığı Afrika gittikçe zayıflıyor. Dünya daha çok dengesizleşiyor. Atmosfer giderek bozuluyor ve insanlar tükettikleri kadar üretmiyor. Mezbahalardaki hayvanlar mutsuzluk ve dehşet içinde öldürülüp tabağımıza geliyor. Nefes alan, gören, işiten ve duyguları olan bir canlının, son bir saatinde korku içinde kanla yıkanmış bir odaya itilip parçalanmayı bekletilmesi insanlık dışıdır.

Son olarak; izlemeniz için tavsiye edeceğim bir film var. İsmi: Okja. Sistemi ve günümüz üretim/tüketim çılgınlığını eleştiren film Cannes Film Festivali’nde Altın Palmiye için yarıştı. Güzel bir anlatımı ve mesajı var. Fırsat bulursanız mutlaka izleyin.

İşte bu tarif, bu yüzden ”Vegan Burger”. Daha önceki vegan tariflerim gibi, lezzetini asla küçümsememelisiniz. Çok ciddiyim. :)) 

 

İçine konulan malzemenin (özellikle siyah fasulye) iyice ezilmiş olduğuna emin olun. Benimkiler biraz az ezilmiş :)) Bir diğer dikkat konusu, tatlı patates normal patatese göre daha çabuk çürüyor. Aman dikkat, tarifi yapacağım diye aldığınız tatlı patatesleri başı boş bırakmayın. Halen pahalılığından bir şey kaybetmemiş olduklarından içiniz yanmasın. :)) Ayrıca tatlı patatesin çok zengin lif ve beta karoten kaynağı olduğunu bilelim ki yedikçe antioksidan özelliğiyle tazeleneceğimizi de hatırlayalım. ;)) Diğer tüm iyi ve fayda sağlayan özelliklerini yazının bilgi sağlama ortalamasını aşmamak için saymıyorum. Bu yazıda yeterince sağlam bilgi var. ;)) 

 

 

MALZEMELER

Vegan Burger İçin;

  • 2 adet Tatlı Patates (
  • 1 su bardağı Siyah Fasulye (haşlanmış)
  • 1/2 su bardağı pirinç veya kinoa (haşlanmış)
  • 4 -5 dal yeşil soğan (ince doğranmış)
  • 1 yemek kaşığı zeytinyağ
  • tuz, karabiber, toz paprika

Ayrıca;

  • Kırmızı soğan (yuvarlak doğranmış)
  • Marul
  • Fesleğen
  • Guinness Sos
  • Sriracha

HAZIRLANIŞI

  1. Önceden 200 derecede fırınladığınız tatlı patatesleri ezin.
  2. Siyah fasulye ve pirinci de iyice ezin.
  3. Tüm malzemeleri karıştırıp, yuvarlak köfteler haline getirin ve fırın tepsisine dizin.
  4. 35-45 dakika boyunca fırında pişirin. Ne kadar çok fırında tutarsanız o kadar daha sıkılaşıp sertleşecektir.
  5. Malzemeleri hamburger ekmeğine dizin, sosları dökün ve afiyetle yiyin.

 

 

Fotoğraflar: Tuğçe Tüzün – Yiğit Ali Tüzün

EV YAPIMI CHİLİ SOS

Uzakdoğu yemeklerine bayılıyorum! Özellikle Tayland’da yapılan noodle,  tavuk ve çeşitli deniz ürünlerinin neden bu kadar lezzetli olduğunu düşündüm. Nedenini; hem can yakan hem de mest eden o sosta buldum, CHİLİ SOS! Gidip görenler bilir, nerede yemek yerseniz o sos mutlaka masada durur yada yemekle birlikte bizdeki ketçap-mayonez gibi hemen masaya getirilir. Sosu yemeğe kattıkça yemek güzelleşir, gözlerden yaşlar akar, akar ama yine de yemeden geri durulmaz. Markette satılanları da var ama bana aşırı yapay geliyor ve uzakdoğu gibi kokmuyor :)) Yani gerçek chili sos’un özel malzemeleri var ve onlar hazır olanlara konmuyor. Mesela zencefil.

Herşeye alev alev bir acı kattığı gibi içindeki özel malzemelerle lezzette katıyor. Yemeğin kokusu ve lezzetini tamamen değiştiriyor. Yemeklere pişirme aşamasında koyabileceğiniz gibi piştikten sonra üzerine dökebilirsiniz. Yada kalbiniz dayanıyorsa kızartılmış ürünlere (karides, kalamar, patates, cips vs) batırarak da yiyebilirsiniz. Dolapta kapağı kapalı cam bir kavanozda saklarsanız uzun süre kalabilir. Ben hiç uzun süre tutamadım, tam bir zaman dilimi veremiyorum. :)))

Şimdi uzak doğuyu ayağımıza getiren Ev Yapımı Chili Sos tarifinin malzemelerine geçelim.

MALZEMELER

  • 1 su bardağı su
  • 1/2 su bardağı pirinç sirkesi
  • 1,5 yemek kaşığı hindistan cevizi şekeri veya esmer şeker
  • 1 yemek kaşığı ketçap
  • 3 çay kaşığı kurutulmuş toz chili veya 2 adet taze chili biberi
  • 4 diş sarımsak
  • 20 gr taze zencefil
  • 1 çay kaşığı taze çekilmiş karabiber
  • 1,5 yemek kaşığı mısır nişastası

HAZIRLANIŞI

  1. Sos tenceresine su ve sirkeyi koyup kaynayana kadar ateşte tutun.
  2. Zencefil, sarımsak ve chiliyi koyun. (Taze chiliyi ince ince doğrayın ve doğrarken elinizi yüzünüze sürmemeye dikkat edin)
  3. Ketçap, şeker, karabiberi de ekleyin. 3-5 dakika kısık ateşte pişirin.
  4. Son olarak Mısır nişastasını bir çırpıcı ile çırparak ve azar azar dökmeye başlayın. 2 dakika daha karıştırın.
  5. Ocaktan alıp soğumaya bırakın. Soğuduktan sonra cam bir kavanoza boşaltın. Kapağı kapalı buzdolabında saklayın.

Not: Dolapta sakladığınız sos koyulaşıyor, merak etmeyin. Topaklanmış görüntünün olmasını istemezseniz son aşamada sosu blender dan geçirin.

 

 

Sevgiyle.

 

Fotoğraflar: Tuğçe Tüzün

RAW BLACKBERRY CHEESECAKE

Tutkulu, lezzetli ve dayanılmaz olduğu kadar, yememek için kendinizi tutmanıza asla gerek olmayan bir mor rüya. Çünkü içinde sizi zora sokacak çirkin hiçbir şey yok. İyi demlenmiş bir filtre kahvenin yanına Hurma Topları‘ndan sonra yakıştırdığım en güzel şey. Hazır her yerde mis gibi böğürtlenler bulmak mümkünken, Raw Blackberry Cheesecake için kolları sıvamanın da tam zamanı.

Tarife geçmeden önce biraz Raw Food olayından bahsetmek istiyorum size.  Raw Food; yani Çiğ Beslenme, aslında dünyanın en eski beslenme şekillerinden biriyken, aynı zamanda da geleceğin beslenme şekli olarak tarif edilebilir. Sebze, meyve ve tohumların besin değerlerini bozmadan, pastörize etme, kavurma veya ısıya maruz bırakmadan doğanın bize sunduğu en saf haliyle tüketmemiz gerekiyor. Bu canlı olan besinleri canlı olarak vücudumuza almamız Raw beslenme tarzının en önemli ilkesi.

Peki ne işe yarar Raw Beslenme?

  • En başta enerjinizi yükseltir.
  • Vücudunuzun alkali olmasına destek sağlar.
  • Hücreleri yeniler ve bozulmasını engeller.
  • Daha parlak bir cilt ve daha rahat bir uyku sağlar.
  • Sindirimi de çok ciddi oranda kolaylaştırır. Bu saydıklarım çiğ beslenmenin yaptıkları arasında en sevdiklerim. :))

En önemli tatlının baklava, sofranın olmazsa olmazının ekmek olduğu toplumumuzda Raw Beslenme’nin tutunmayacağını düşünebilirsiniz. Ancak çiğ beslenme tamamen bir yaşam tarzı. Vejeteryanlık veya alkali beslenme gibi Raw food beslenme de bir tercih. Hani milattan önce, ateş bulunmadan ilk insanların yaptığı gibi. Onlar da besinleri ilk buldukları şekliyle yiyorlardı. Bu beslenme şeklinde inek, koyun gibi süt ve süt ürünleri pastörize edildiğinden kullanılmıyor. Bunun yerine hindistancevizi sütü veya soya sütü gibi bitkisel bazlı sütler kullanılıyor. Sebzeler içeriğindeki enzim, bakteri ve vitaminin yok olmaması için sadece 45 derecenin altında ısıtılabiliyor. Pişirilmiyor ama kurutulabiliyor. Alkol ve kafein Raw Beslenme listesine dahil olmayan içecekler. Bizler böylesi lezzetli tariflerimiz ve geleneksel yemeklerimiz varken ne kadar Raw beslenebiliriz bilmem. Ama olabildiğince çiğ beslenmenin sağlık açısından öneminin çok ama çok büyük olduğuna hemfikir olabiliriz. %60 Çiğ, %40 Pişmiş beslenme bile hayatımızda önemli bir farklılık sağlayacaktır.

 

Bana raw beslenmeyi delice sevdiren şey; Bali seyahati olmuştu. Vücuduna ve ruhuna kıymet veren bu insanlar yoga yapıyor ve temiz besleniyorlardı. Her yerde Raw dükkanlar vardı ve yiyeceklerin hepsi birbiriyle lezzet yarışındaydı. İlk Raw Cheesecake’imi korkarak burada yemiştim. Üzerine yediğim diğer lezzetli herşey bana bu beslenmenin asla lezzetten yoksun olmadığını öğretti. Sağlıklı beslenmenin de kesinlikle lezzetsiz olmadığı gibi. Bali’de yediğim o muhteşem cheesecake den esinlendiğim Raw Blackberry Cheesecake tarifimi zevkle sizinle paylaşıyorum.

Raw Blackberry Cheesecake

MALZEMELER

Alt tabanı için;

  • 100 gr çiğ fındık
  • 50 gr badem
  • 30 gr hindistan cevizi tozu
  • 1 yemek kaşığı hindistancevizi yağı
  • 1 yemek kaşığı Agave şurubu
  • 1 tatlı kaşığı Vanilya özütü
  • 1 çimdik tuz

Ara Kreması için;

  • 220 gr çiğ Kaju
  • 3 yemek kaşığı hindistancevizi yağı
  • 1 çay bardağı hindistancevizi sütü 
  • 1,5 limon suyu
  • 3 yemek kaşığı Agave şurubu

Üst Kreması için;

  • 50 gr böğürtlen

 

 

HAZIRLANIŞI

  1. Kajuyu kapağı kapalı olarak en az 6 saat temiz suda bekletin. (Bu işlem tohumun içindeki tüm enzimlerin aktive olmasını sağlayacak)
  2. Alt taban malzemelerin tamamını rondoya koyarak parçalayın.
  3. Kelepçeli tart kalıbının altına pişirme kağıdı koyun ve taban malzemesini doldurun. Üzerini iyice düzelterek bastırın, sıkıştırın. Buzlukta 2 saat bekletin.
  4. Dinlendirilmiş kajuyu temiz sudan geçirerek süzün ve blender’a alın. Ara Krema Malzemelerini koyarak blender’ı çalıştırın. Krema karıştırılmayacak kadar yoğun olursa bir miktar su ekleyin.
  5. Kremanın yarısını buzluktan çıkardığınız tabanın üzerine yayın ve tekrar buzluğa koyun. (1-2 saat)
  6. Kalan yarısına böğürtlenleri ekleyin ve blender’ı çalıştırın. Bu mor karışımı da buzluktan çıkardığınız ara kremanın üzerine güzelce yayın. Böğürtlenlerle süsleyin. Buzluğa koyun. En az 5 saat bekletin.

Afiyet Olsun.

 

Fotoğraflar: Tuğçe Tüzün

MISIRLI PANKEK, CHILI-AVO SALSA İLE

Uzun zaman önce kahvaltı sofralarımızı küçültüp, sağlık anlamında büyüttüğümüzden bu yana tek tabak anlayışımız devam ediyor. Bir tabak üstünde yeterli ama doyurucu sağlıklı seçimler, abartmadan ama mahrum da kalmadan beslenme favorimiz. Sanıldığının aksine sağlıklı beslenme hiç de lezzetsiz olanı yemek, ot gibi beslenmek değil. Kaldı ki ot dediğimiz şeyden (yeşillikler) neler yapılıyor neler. Mısırlı Pankek bunlardan biri.

Bir Bali atasözü derki, yumruğunuzu sıktığınız kadar bir kase yiyecek o öğün için size yeterli gelecektir :)) Fazlasına gerek yok. Miktarın yanında elbette içerik çok önemli. Çöp gıda diye nitelendirilenler bizden değildir. Benim çöp gıda dediklerim birçoğumuzun en sevdikleri sayılsa bile.

Londra’da rastgele girdiğim bir kitapçı da %50 indirimi görünce birkaç tane yemek kitabı satın aldım. Biri tabiiki Avokado üzerine :)) Tek bir ana malzemeden tatlıdan salataya, makarnadan smoothieye birçok tarifi hayata geçirmek mümkün. Deneyip beğendiğim reçeteleri kendi stilimle sizinle de paylaşacağım. 

Bu tarif kahvaltı için harika bir seçim. Hem lezzetli, hem farklı, hemde doyurucu. Mısırlı pankek yanına iliştireceğiniz kızarmış veya haşlanmış yumurtayla protein değerini de arttırmış olacaksınız. Haydi deneyelim.

 

Mısırlı pankek

MALZEMELER

Chili- Avo Salatası İçin;

  • 1 olgun Avokado
  • 1 lime suyu
  • 125 gr cherry domates, doğranmış
  • 2 dal taze soğan, ince kıyılmış
  • 1 küçük chili biberi
  • 1/3 demet maydanoz, doğranmış
  • Deniz tuzu

Pankek için;

  • 350 gr mısır, haslanmış
  • 1 büyük yumurta, çırpılmış
  • 3 yemek kaşığı karabuğday unu
  • 2 yemek kaşığı taze soğan, ince kıyılmış
  • 75 gr beyaz peynir veya sert keçi peyniri
  • Zeytinyağ

Mısırlı pankek tarifi

YAPILIŞI

  1. Salatası için tüm malzemeyi doğrayıp, derin bir kasede karıştırın.
  2. Hamur için, derin bir tabakta çırpılmış yumurta, mısır, karabuğday unu, taze soğan, peynir ve zeytinyağını karıştırın.
  3. Yapışmaz bir tavayı bir çay kaşığı yağ ile kızdırdıktan sonra hamur malzemesini minik yuvarlaklar halinde pankek yapar gibi tavaya yayın.
  4. Önlü arkalı hafif kızarana kadar pişirin.
  5. Servis tabağına iki adet mısırlı pankek ve üzerilerine avokadolu salatasını ekleyerek servis yapın.
  6. Servis ederken üzerine ekstra kızarmış yumurta ekleyebilirsiniz. 

 

Chili Avokado salatası

Afiyet olsun.

Fotoğraflar: Tuğçe TÜZÜN

 

TARİFİ KAYDEDİN! ⇓

AVOKADO SALATASI, NOHUT İLE

Şubat bitmeden bir Avokado tarifi daha vermek istedim. Beni çok heyecanlandıran bu meyveden daha neler neler yapılabilir her seferinde şaşırıyorum. Londra seyahatinde Camden Town civarında rast gele bir kitapçıya girmiştim. Aman allahım! Burası bir mabet dedirten çeşit çeşit yemek kitapları önemli ölçüde indirime girmişti. Bavulumun ağırlığından korka korka 2 kitap satın aldım. Bunlardan birisinin ismi AVOKADO! :)) Bu kıymetli kitaptan beğendiğim birkaç tarifi deneyip, ilerleyen zamanlarda blogda paylaşacağım. Ancak şimdi, benim uydurmasyon tariflerimden biri olan nohutlu avokado salatası nı anlatmak istiyorum.

Akşam tencere tencere yemek alışkanlığı gitti, minik porsiyonlarda gökkuşağı tabakları geldi :)) Bazen tek çeşit bir şey yanında ev yapımı yoğurtla yenirken, bazen bir önceki günden kalmış minik porsiyon yemeğin yanına bir çırpıda hazırlanmış salatalar eşlik ediyor. Bu tarif, ister et yemeklerinin yanına ister tek başına iyi giden favorilerimden biri. Yapılışı kolay olduğu gibi doyurucu da. İçindeki nohut inanılmaz tok tutuyor ve protein değeri katıyor. Avokado ile birleştirmeyi en çok sevdiğim şey; nohut!

 

 

MALZEMELER

  • 2/3 su bardağı Nohut, önceden ıslatılmış, haşlanmış
  • 1 büyük olgunlaşmış Avokado, küp doğranmış
  • 1 büyük Salatalık, küp doğranmış
  • 1/3 demet Maydanoz, ince kıyılmış
  • 2 dal Taze Soğan, ince kıyılmış
  • Yarım Limonun suyu
  • 2 yemek kaşığı Nar ekşisi
  • 1 tatlı kaşığı Sumak
  • Zeytinyağı
  • Tuz

 

Avokado Salatası

 

HAZIRLANIŞI

  1. Avokado ve salatalığı küp şeklinde doğrayın.
  2. Taze soğan ve maydanozu incecik kıyın, ekleyin.
  3. Nohut, limon, nar ekşisi, sumak, zeytinyağı ve tuzu ekleyip tüm malzemeleri karıştırın.
  4. Avokado salatası, ekstra nar ekşisi ile servis edilebilir.

 

Afiyet Olsun.

 

Avokado Salatası

 

Fotoğraflar: Tuğçe Tüzün

Tarifi Kaydedin! ⇓

 

BALKABAĞI ÇORBASI | VEGAN

Ne zamandır balkabağı çorbamın tarifini yazmak istiyordum. Evime yemeğe gelen davetlilerime kıyak yapmak istediğimde bu çorbayı pişiririm. Şimdi böyle söyleyince, çok zor yada yapımı çok uzun süren bir çorba gibi gelse de besleyiciliği ve farklı lezzetiyle benim favori çorbam diyebiliriz. Yapımı çok ama çok basit, sadece 3 temel malzeme ve hemen 15 dakika içinde mutfaktaki işinizi bitirip ördüğünüz atkıya geri dönebilirsiniz :)) Yada sizi bekleyen o gömlekleri ütüleyebilirsiniz mesela :))

Ben balkabağını şeklen ve renk olarak da çok severim. Özellikle soğuk bir kış günü, bacası tüten ahşap minik bir kulübenin kapısını açıp, çıtır çıtır yanan ateşin üzerine konmuş çanaktaki çorbayı karıştırmak, sonra birkaç mumla ışıklandırılmış bir masa da ailece bu yemeği yeyip battaniyenin altında örgü örmek veya bir kupa sıcak çay içip sohbet etmenin keyfini verir bana. Bu kadar hayali duyguyu nasıl veriyor diye sorabilirsiniz :)) Ama ben bu tür hayallere çok alışkınım :)) Balkabağı bence sofraları zenginleştiren bir sebze. Çünkü tadı genelde tatlı yapmaya müsait gibi görünse de ben çorbasına hatta yemeğine de bayılarak damak tadımızı geliştirdiğini düşünüyorum. Hep aynı tatlara lezzetlere alışık bizler bence birçok sebzeye meyveye şans vermeli ve beslenme şeklimizi genişletmeliyiz.

 

  • Bal kabağının en büyük yararı lif içeriğinden dolayıdır. Lif içeriği = kabızlık sorunları, toksit maddelerin atılımı, kilo kontrolü, hemorit sorunlarıdır.
  • Turuncu olması beta karoten olduğunu gösterirki bu çok güçlü bir antioksidantdır. Beta karoten A vitaminine dönüşür. Bu da göz ve cilt sağlığına bomba etki demektir :))
  • İçinde magnezyum ve potasyum iyi miktarda bulunur.
  • Bebeklerde 6. aydan sonra katı gıdaya geçtiğinizde kullanacağınız en önemli besinlerden biridir. Özellikle katı gıdaya geçen bebeklerde yaşanabilecek kabızlık için baldan tatlı çözümdür. Haşladığınız balkabaklarını ezip tarçınla tatlandırabilir ve biraz süt ekleyebilirsiniz. Yada bu çorbanın tarifinde tuz miktarını azaltıp (bebeklere mümkün olduğunca çok az tuz) ve daha katı şekilde blender dan geçirip verebilirsiniz. Yine haşlanmış bal kabağını ezdiğiniz avokado ile karıştırıp yedirirseniz vitamin, mineral ve zengin yağ içeri ile bebeğinize müthiş bir besin hazırlamış olursunuz. Evet bu sonuncu benim favorim! 🙂 Avokado’nun yetişkin ve çocuklardaki yararları için Avokado Toast yazısını okuyun.

 

WhatsApp Image 2017-02-01 at 17.00.57

WhatsApp Image 2017-02-01 at 17.00.59 (1)

Okumaya devam et BALKABAĞI ÇORBASI | VEGAN

PORTAKALLI YER ELMASI

Kış ayları yaz sebzeleri gibi çeşitli ve lezzetli olmaz denir. Kanımca ben aynı fikirde değilim. Pazarda al beni al beni diyen güzeller güzeli karnabaharın, dizi dizi sıralanmış pırasanın, rengiyle iç ısıtan bal kabaklarının, mis kokulu kerevizin ve pazı lahana ıspanakların arasından geçerken bugün ne pişirsem diye karar vermek zor olabilir. Bir de sizi çağıran lastik çizmeli balıkçıların tezgahtaki derya kuzuları var tabii. 

Bu saydıklarım içinde evlerde en az pişen sebze YER ELMASI olsa gerek. Sanırım ülke halkı olarak bu tada pek de alışkın değiliz. Oysaki havuçla birlikte zeytin yağında pişirilmiş yer elması hem lezzetiyle hem de vücudumuza yaptıklarıyla öyle lezzetli ve yararlı ki. Herhalde evinizde bir kere pişirmiş ve denemiş olsaydınız, bu harika sebzeye masanızda daha çok yer verirdiniz.

img_7844

Tarife geçmeden önce sizinle önemli bir bilgi paylaşmak isterim. Herkes bağırsaklarımızın çalışma sistemini az çok bilir. Olabildiğince basit şekliyle anlatmak istersek; Bağırsak mikrobiyotamız yaklaşık 2 kilo ağırlığındadır ve bünyesinde yaklaşık olarak 100 milyar bakteri barındırır.  LactobacillusProbiyotik bakteriler, dışarıdan gelen zararlı bakterileri tüketerek yada bağırsak florasının asidik ortamını değiştirerek onların burada üremesini engeller ve yok ederler. Bu yararlı bakteriler bağırsak florasının düzgün olmasını sağlayarak sindirimi düzenler, aynı zamanda  bağışıklık sistemi üzerinde çok önemli etkiler yaratır. Bağışıklık sistemimizin görevi şudur; ”dışarıdan gelen tüm zararlı maddeleri yoket!” işte bu durumda bağışıklık sistemimiz bağırsaklarımızla birlikte çalışır. Unutmayın; bağırsaklar kalp kadar önemli bir organdır ve birçok kanser türünün türemesi de bağışıklık sistemimizin beraber çalıştığı bağırsaktan başlar. 

Şimdi yer elması yemeğinin bağırsaklarımızla ne ilgisi var sorusuna gelelim. Bağırsakta yaşayan yararlı bakteriler yani probiyotiklerin de beslenmeye ve mutlu olmaya ihtiyacı vardır. Artık bilindiği üzere, ne kadar çok yararlı bakteri o kadar çok sağlık ve düzenli çalışan bir vücut. Bu yararlı bakterilerin beslendiği yiyeceklerin ismi PREBIYOTIK ‘tir. Ve yer alması harika bir prebiyotiktir :)) Aynı zamanda pırasa da bu gruba girer. Bu gibi sebzeleri yediğinizde bağırsak bakterilerinizin mutluluktan taklalar attığını hissedebilirsiniz :))

 

Yer Elmasının Yararları

  • Yer elması, patates gibi toprak altında yetişir. İçinde önemli miktarda inülin denilen bir madde bulunur. Bu maddenin bağırsaklar için çok yararlı etkileri vardır ve kolon kanseri önleyicidir.
  • İnülinin aynı zamanda kan şekeri dengeleyici etkisi vardır ve bilinçli şeker hastaları sıklıkla tüketir.
  • Diyet yapanlarda kan şekeri dengelemesi ve buna bağlı tok tutucu etkisi sebebiyle öğünlerinde kullanabilirler.
  • Oldukça fazla lif içerir. Böylece sindirim sistemimizi mutlu eder.
  • Öksürük ve göğüs yumuşatma etkisi, hemoroite iyi gelmesi, anne sütü arttırıcı etkisi olması ve içeriğindeki bazı vitamin ve mineraller sebebiyle cildin parlaklığını arttırması gibi faydaları kısaca geçiyorum.

Bu arada süt arttırıcı etkisi var demiştim ancak bu inülin denen maddenin bir de olumsuz özelliği var. O da gaz yapıcı olması :)) Yararlı bakterilerimizin mutluluk taklalarını hissedeceğiz dediğimde bunu demek istemiştim :)) Süt veren anneler eğer sütleri yeterliyse boşa bebişleri bu gaz bombardımanına tabi tutmasın derim. Yoksa minik sırtlarına masaj yapan babalar ne güne duruyor? :))  Yani bunca faydayı elde etmek istiyorsanız buna da katlanacaksınız demektir. Ay istemem o zaman dediğinizi duyar gibi oluyorum. Ama yukarıda saydığım faydaları çok çok az yiyecekten sağlayabiliyorsunuz. Bağırsaklarınızın mutluluğu, sizin mutluluğunuz unutmayın.

img_7877

 

MALZEMELER

  • 700-800 gr yer elması
  • 5 küçük boy havuç
  • 1 büyük soğan
  • 2 diş sarımsak
  • Zeytinyağı
  • 1 çay bardağı pirinç
  • Tuz – şeker
  • 1 küçük portakalın suyu

 

img_7852

img_7855

 

HAZIRLANIŞI

  1. Genişçe bir tencerede ısıttığınız kaliteli zeytin yağında küp küp doğranmış soğanları kavurun.
  2. Yuvarlak doğranmış havuçları ve minik doğradığınız sarımsakları ekleyin.
  3. Havuçlar iyice sotelendikten sonra 1 çay bardağı pirinci ekleyin. Ve pilav yapar gibi kavurun.
  4. Üzerine iyice temizlediğiniz ve yer elmalarını koyun. (Yer elmalarını boyutuna göre hiç ufaltmadan direk kullanabilirsiniz)
  5. Yaklaşık bir dakika beraber karıştırdıktan sonra malzemelerin üzerine çıkmayacak şekilde su ekleyin.
  6. Tuzunu ve bir yemek kaşığına yakın şekerini ilave ettikten sonra kapağı kapalı olarak pişirin.
  7. Yaklaşık 15-20 dakika sonra (suyunu baya çektikten sonra) taze sıktığınız portakalın suyunu üzerine gezdirin.
  8. Bu şekilde de 5 dakika pişirdikten sonra ocağı kapatın ve soğumaya bırakın. (Limonla servis edin)

 

img_7873

 

Afiyet Olsun.

 

Fotoğraflar: Tuğçe TÜZÜN

EV YAPIMI GRANOLA

Çeşit çeşit reçellerin, peynirlerin, sucukların, pastırmaların olduğu uzun uzadıya yapılan kahvaltıları bırakalı yaklaşık 6 ay olmuştur. Evet güne iyi bir kahvaltı ile başlamak benim de tercihim ama o yağına ekmek bandığınız sucukla yada peynirin üstüne yerleştirdiğiniz jambonla değil. Bir kere işlenmiş şarküteri ürünlerinden sucuk-salam-sosis gibi şeyleri hayatımızdan tamamen çıkardık. Sucuk nadiren özlense de salam sosis evin kapısından içeri giremiyor. Peynir meraklısı bir aile olarak keçi peyniri başta olmak üzere her çeşidini kullanıyoruz. Annemin özenle yaptığı reçeller ise raflarımda süslü fiyonkları ile dekor oluyor. Aman duymasın ama, onları da değerlendireceğim vakitler olacaktır. Mesela bugün vereceğim granola tarifimde yoğurdun üzerine sevdiğiniz bir reçelden damlatabilirsiniz. 

Ben granolayı en pratik genişçe bir tavada yapıyorum. Bu ölçülerde hazırladığım malzeme bize bir hafta boyunca yetiyor. Genellikle çoğu sabah, ev yapımı granolayı yine kendi mayaladığım yoğurt ile karıştırıp yiyorum. Bazen istediğim bir meyve ekliyorum. Bu zamanlarda artık tükenmiş olan kokulu kırmızı üzüm favorim. Ben daha öncesinde bolca alıp buzluğa atmıştım. Ama isterseniz muz dilimleri veya elma parçaları da güzel oluyor. 

Tarife gelirsek;

img_7694

 

MALZEMELER

  • 200-230 gr yulaf
  • 60 gr çiğ kaju
  • 50 gr çiğ badem
  • 30 gr çiğ kabak çekirdeği içi
  • 2 yemek kaşığı kurutulmuş gül yaprakları
  • 1,5 tatlı kaşığı tarçın
  • 2 yumurta beyazı
  • 2 dolu yemek kaşığı bal
  • 1 çay kaşığı hindistan cevizi yağı
  • 1 çay kaşığı vanilya özütü
  • 1 yemek kaşığı chia tohumu

 

img_7704

 

HAZIRLANIŞI

  1. Yumurtaların beyazını bir kaseye alın. Üzerine bal ve vanilya özütünü ekleyip çırpın.
  2. Genişçe bir tavada hindistan cevizi yağını eritin.
  3. Yulafı tavaya döküp kavurmaya başlayın. Bir süre sonra tarçını koyun.
  4. Biraz kavrulduktan sonra istediğiniz boyutta küçülttüğünüz çiğ kajuyu ekleyin ve kavurmaya devam edin. 
  5. Badem ve kabak çekirdeklerini de ekleyip 2-3 dakika daha kavurun.
  6. Gül yapraklarını ekleyin. 
  7. Malzemelerin kavrulmuş kokusu duyulduktan sonra ballı yumurtalı karışımı ekleyin ve iyice karıştırın.
  8. Tavadaki tüm malzemenin üstüne bastırarak karışımın sıkışıp yapışmasını sağlayın. Bu sırada ateşi kapatın.
  9. En üste chia tohumlarını serpin ve kaşıkla biraz daha bastırın.
  10. Soğumaya bırakın.

 

 

img_7722

Ben bazen kendime torpil yapıp fırınlanmış hindistan cevizi cipslerinden de koyuyorum en üstüne. Ayrıca gül yapraklarını da koymak zorunda değilsiniz. Ama sabahları yoğurdumun üstünde mis gibi kokan gül yaprakları görmek hoşuma gidiyor. :)) Sabah kahvaltıda, öğlen mideniz kazındığında, ya da gece gece karnınız acıktığında yiyebileceğiniz en masum ve de lezzetli şey bu. Bir kavanoz granola yapıp kaldırın, bakalım size kaç gün gidecek  :))

 

 

Afiyet Olsun.

 

Fotoğraflar: Tuğçe Tüzün – Yiğit Ali Tüzün