HYGGE – DANIMARKALILARIN MUTLULUK FELSEFESİ

Avrupa Sosyal Araştırmalarına göre Danimarka, Avrupa’nın en mutlu ülkesi. Yılın 170 günü yağmurlu, 360 günü rüzgarlı ve soğuk,  kışların oldukça karanlık ve dondurucu, yazların ise kısacık olmasının yanında Danimarka vatandaşları dünya çapında en yüksek vergi oranlarına maruz kalıyor. Tüm bu iç karartıcı etmenlere rağmen ülkenin mutlu olması diğer ülkeler tarafından da uzun süre araştırılmış. Danimarka’da mutluluğun sebepleri ve etkisini araştıran aynı zamanda dünya çapında insanların yaşam kalitesini arttırmaya yönelik çalışmaları olan bir kuruluş bile var. İsmi; Mutluluk Araştırma Enstitüsü. Evet gerçekten böyle bir kuruluş var ve evet ofislerinde haftanın 5 günü mum yakıyorlar :)) BBC, New York Times gibi gazetecilerin mutluluk peşinde bu kuruluşu sıklıkla rahatsız etmeleri anlaşılır bir durum. Öyle ki; işin bir sırrı var. Hygge!

NEDİR BU HYGGE?

Hööge, Hoga, Höyügah? Nasıl telafuz ederseniz edin. Zor olan onun tam olarak ne anlama geldiğini açıklamak. Aslında bunun için atılmış bazı başlıklara yürekten katılmamak elde değil. ”Onu telaffuz etmezsiniz, hissedersiniz.”

Hygge, çoğu zaman sevdiklerinizle evde keyifli vakit geçirme hissidir. Dışarıda yağmur yağarken hafif bir müzikle sıcacık çayınızı yudumlama durumu, evin güvenli ve rahat hissi, bazen tek başınıza sıcak bir kupa çikolatayı içerken battaniyenin altında kitap okuma anıdır. Yani size huzur veren, samimi bir ortam yaratma sanatı. Bu bazen mobilyalarla, bazen yünlü çoraplarla, bazen de battaniye veya çikolatayla olur. Bazı zaman mumlarla aydınlatılmış bir masada sevdiklerinizle yediğiniz yemekte saklıdır. Mesela; soğuk ve sert bir havada işten eve geldiğiniz ve üstünüze pijamalarınızı geçirip keyifle kaloriferin yanındaki koltuğa iliştiğiniz o anda çok hygge’sinizdir.

Hayatımda kendimi en hygge hissettiğim anlardan birinden bahsetmek isterim. Arkadaşlarımızla Karadeniz’in en güzel yaylalarından birine gitmiştik. Ormanda kısa ama oldukça zahmetli bir yürüyüş sırasında başlayan sis giderek artıyor ve görüşümüzü oldukça azaltıyordu. Sis görüşü engellediği gibi ıslatır da. Yürüdükçe gıcırdayan ahşap eve vardığımızda yorgun, ıslak ve üşümüştük. Salonda yanan sobanın sıcacık havasıyla omuzlarımızı olabildiğince yumuşatmış ve ıslak giysilerimizi sobanın yanındaki sandalyeye asmıştık. Çıtır çıtır yanan odunların sesi eşliğinde içtiğimiz tazecik çay sadece içimizi değil, ruhumuzu da ısıtmıştı.

Neyse ki, mutluluk sırrını açıklayarak bir akım başlatan Danimarka Mutluluk Araştırma Enstitüsü, Hygge Manifestosu altında birkaç başlık oluşturuyor da, hygge olabilmenin yöntemlerini öğreniyoruz. Belki benim gibi çoğunuz evinizde farkında olmadan hygge’yi deneyimliyor ama ona herhangi bir isim vermiyorsunuzdur. Hadi başlıklara göz gezdirip ne kadar hygge olabildiğinizi ölçelim!

 

HYGGE MANİFESTOSU

1) ORTAM: Konfor alanlarını kim sevmez? Evin herhangi bir odasındaki en rahat koltuğun üzerine serilmiş bir battaniye ve yumuşacık yastıklar. Sizi güvenli ve rahat hissettiren, çayınızı en çok orada içmeyi sevdiğiniz yer. Buna hygge dilinde hyggekrog deniliyor. Genellikle sıcak, doğal ışık veya mumlarla aydınlatılmış, belki karşısında bir şöminenin olduğu, ahşap mobilyalarla pozitif enerjiyi arttıran ortamlar çok Hyggekrog olarak nitelendiriliyor.

2) ZİHİN: Şimdi hemen telefonlarımızı uçak moduna alıyor ve o gözleri kör eden bilgisayar ekranını kapatıyoruz. An’da kalmak hygge’nin en önemli kısmı.

3) KEYİF: Genellikle sağlıksız ama zevk veren yiyecekler. Çikolata, şekerleme, kurabiye ve kahve en Hygge yiyecekler kabul edilir. Dan’ların sağlıklı ve organik beslenme üzerine bu kadar hassas olup Avrupa’da en çok şeker tüketen ikinci ülke olması şaşırtıcı gelmesin. Listenin başındaki ülke ise Finlandiya. Şimdi hemen en yakın çikolatacıya gidip, kendinize bir kutu çikolata alın! Yanına güzel bir kahve demlemeyi unutmayın!

4) EŞİTLİK: Hygge tek başına da mümkün olabileceği gibi aile veya küçük arkadaş gruplarıyla da yaşanır. Fakat hiç kimse konuşmayı tek başına ele geçirmez. Eşitlik ve keyif ön plandadır. Misafircilik oynanmaz, ev sahibesi mutfakta yalnız bırakılmaz. Yemek hep birlikte yapılır, sofra kurulur ve birlikte kaldırılır. Sohbet edilirken herkes bir işin ucundan tutar. Eşitlik ön plandadır. Böylece herkes buluşmadan eşit şekilde keyif alır. Bence bu kısım özellikle küçük toplanmalarda benim en kıymet verdiğim bölüm. 

5) ŞÜKRAN: Hayatta en güzel şeyler hep bedavadır sözüne gelin kulak verelim. Bu bir gerçek ki; elimizde bize huzur veren şeylerin farkına varmak, olmayanlara hayıflanmaktan daha iyi hissettirir. Bir çift pofidik yünlü çorabın kesinlikle lüks bir yanı yoktur ama bazen havalı bir restoranda şarap yudumlamaktan daha huzurludur. Hygge, hayattaki basit zevklerin kıymetini bilmek ve kısıtlı bütçeyle keyifli şeyler yapabilmek anlamına gelir.

6) UYUM İÇİNDE OLMAK: Satın aldığınız pırlanta yüzüğünüzle böbürlenmek insanlar arasında sizi görgüsüz yapabileceği gibi aynı zamanda hygge ihtimalini de ortadan kaldıracaktır. Egodan ve kıskançlıktan uzak, çevrenizdekilerle yarış yapmadığınız bir yaşamda çok daha hygge olursunuz.

7) RAHATLIK: Dünya’da rahat ve şık giyinmeyi en iyi beceren Danimarkalıların olmazsa olmazlarının başında büyük geniş kazaklar var. Genellikle yumuşak renkler ve yaz-kış boyunlarından asla çıkarmak istemedikleri kocaman atkı ve şallar. Atkıların altın kuralı ise ”ne kadar büyük, o kadar iyi.”

8) ATEŞKES: Bir hygge ortamında asla gerginlik olmaz. Amaç, andan keyif almaksa iş, siyaset veya din gibi stres yaratabilecek konular asla konuşulmaz. 

9) BİRLİKTELİK: Diğer insanlarla yakın ilişkiler kurma motivasyon ve davranışlarımız konusunda önemlidir. Sosyal ilişkilerden memnun, arkadaş grubunun içinde olmak bizi iyi bir gün geçirmeye teşvik eder. Arkadaşlarınızla çıktığınız bir kayak tatilini hayal edin. Tüm gün pistlerden aşağı harcadığınız efor sonucu kulübeye üşümüş, ıslanmış ve yorgun dönersiniz. Henüz üstünüzü değişmeye veya temizlenmeye bile fırsat bulamamışken,  dağ manzarasına karşı yığıldığınız koltukta içtiğiniz sıcak çikolatayla arkadaş ortamının tadını çıkarırsınız. İşte bu kadar basit.

10) SIĞINAK: Ev, en değerli sığınaktır. Canlıların tehlikelerden korunmak ve kendini güvende hissetmek için oluşturduğu kuytu köşeler vardır. Bizler de zamanla evlerimizin bir bölümünde hyggekrog (kuytu yer) oluşturduğumuz olur. Genellikle küçük, rahat ve huzurlu olan köşelerdir. Evde tehlikelere karşı korunduğumuzu bilme hissi Hygge’dir.

BİRAZ HYGGE OLALIM MI?

Daha önce de söylediğim gibi Hygge olmak için genellikle para harcamanız gerekmez. Cuma akşamı sizin evde buluştuğunuz arkadaşlarınızla kocaman bir kase mısır eşliğinde Game of Thrones’un son bölümünü izlemek oldukça hygge olsa da etrafta yakacağınız birkaç mum ve büyük bir battaniye herşeyi daha da hygge yapacak. Size birkaç ipucu vereyim…

 

Mumlar: Mumlar olmadan hygge hep yarım kalır. Mutlu mesut yaşayan Danimarkalıların senede ne kadar mum yaktığını söyleyeyim mi? Kişi başı yaklaşık altı kilo! Hadi şu lambayı söndür artık.

 

Günlük Tutmak: Şairane şeyler olmasına gerek yok. Güzel bir defter edin ve sayfalarına dokun. Kağıdın dokusu ve sesi iyi gelecektir. Hadi, birkaç cümleyle bugünün sana hissettirdiklerini yaz.

 

Film İzlemek: Akşamları yapılacak en hygge şeylerden birisi. Bence karanlık kış aylarının en güzel ilacı yeni bir Netflix dizisine başlamak. Kötü kraliçe Cercei’den ya da Eleven’dan haberin yokmu yoksa?

 

 

Kitaplar: Çoğumuz Yüzüklerin Efendisi kitabının içinde kaybolmuş, onun çantamızda durma ihtimalini bile sevmişizdir. 

 

Mektup Yazmak: Kalemi kağıdı eline al ve uzaktaki birine bir mektup yaz. Zarfa pul yapıştırmayı ve kapağını iyice yalamayı unutma :)) Başka bir gün posta kutunda adına bir zarf bulmak seni zevkten dört hygge yapacak, emin ol!

 

Doğada Olmak: En iyi yöntemlerden biri. Memleketteki bağda, coşkuyla akan bir nehrin kenarında veya ormanın ortasında olmak üzerinizdeki tüm kötü enerjiyi atmanızı sağlayacak. Taze, canlı ve dinlenmiş hissedeceksiniz. Bir orman kampında ateş yakarak ısınmak harika bir fikir. Ateşin üzerinde pişirdiğiniz mısırları kemirirken, etrafta sadece çıtırdayan odunların sesi olacak.

Yün çoraplar: Yoksa sizin hala yumuşak ve pofidik bir ev çorabınız yok mu?

Bitkiler: Toprakla uğraşmak, bitkileri sulamak ve her geçen gün büyüyen çiçeklerinizi görmek doğal bir mutluluk yaratacak. 

Pişirmek: Fırından yeni çıkmış kekin kokusuna dayanabilenler parmak kaldırsın. Tencerede pişen çorbayı karıştırmak, biraz sebze doğramak veya çikolata eritmek… Ocakta bir şeyler pişirmek ve bunu sevdiklerinize ikram etmek diğer bir hygge olma yöntemi.

Müzik: Hafta sonu sabahı hyggekrog köşenizde bitki çayınızı yudumlarken Spotify’da oluşturduğunuz Hygge albümünü dinlemeye ne dersiniz? Şöyle sakin sakin bir şeyler…

Ev Eşyaları: Ocakta buharını izlerken mest olacağınız bir çaydanlık veya dokusunu hissedebileceğiniz ahşap bir sehpa. İçine gömülüp kitabınızı okuyacağınız yumuşak yastıklar ve odayı hafifçe aydınlatan bir lamba. Özellikle hikayesi olan eşyalar iyi duygular hissettirir. Önemli bir terfi sonrası kendinize aldığınız seramik vazo, baktıkça size güzel şeyler hatırlatacak.

El Yapımı Hediyeler: Hediye çoğu zaman güzel hissettirir. Ama el yapımı olan her zaman daha makbuldür. Sevdiğiniz birinden gelen bir kutu baklava yerine, evde pişirdiği bir kase reçel veya sağlık dolu bir kavanoz turşu sizi daha çok mutlu eder. 

 

Şimdi sizde bu Hygge harika bir şeymiş diyor musunuz? Yöntemleri öğrendik. Sadece birkaç parça şeyle sıcacık huzur dolu bir kış geçirebiliriz. Yazın, doğada yapılan pikniklerde herkesin hazırladığı bir yiyeceği getirdiği buluşmalar, açık hava sinemaları, ev yapımı limonatalar oldukça hyggelit. Şimdi daha fazla beklemeden sıcak bir çay koyun bardağınıza. Son olarak; Çikolatalı kek getirenleriniz çok olsun!

Bol hyggelit vakitler!

 

Fotoğraflar: Tuğçe Tüzün & Pinterest

“HYGGE – DANIMARKALILARIN MUTLULUK FELSEFESİ” üzerine 2 yorum

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.