KAJU GREEN ECO LODGE

Kaju Green; etrafında kanalların, nehirlerin aktığı hindistancevizi plantasyonunun tam ortasında konumlanmış 7 adet bungalovu olan bir Ekolojik Otel. Sri Lanka’nın Kuş ve Yaban Hayatı Koruma Alanı olan Eluwil’nın hemen bitişiğindedir. En değerli özelliği, çevresel ayak izinizi en aza indirmeye odaklanmış olması. Burada doğal yaşamdan kopmadan tasarlanmış basit ama kaliteli bungalovda doğal ışık ve hava akımı en verimli şekilde kullanılmış.

İyileşmek, gençleşmek ve zihni temizlemek için tüm olanakları sağlayan bu huzur dolu otelde bedeni canlandırmak için özel yoga dersleri oluşturulmuş. Ayrıca vejetaryen bir mutfak kurulmuş. Çatal-kaşık koleksiyonundan servis edilen toprak tabaklara herşey doğal melzemelerden seçilmiş. Sunulan menü sürdürülebilirlik için yerel malzemelerden oluşuyor. Mesela; Jackfruit ile bir kaç farklı yemek yedik. Tatlıda da tuzluda da bu meyveyi kullanıyorlar. Çünkü mevsiminde ve yerel.

Ayrıca; Sri Lanka ile ilgili ayrıntılı gezi yazısı için buraya tıklayabilirsiniz.

Kaju Green ‘de Konaklama

Kaju Green ‘de oda rezervasyonu yaparken, iki seçenek sunuluyor. Biri konaklama, akşam yemeği, öğlen yemeği, atıştırmalıklar ve sınırsız içeceğin dahil olduğu seçenek, diğeri sadece kahvaltı ve konaklamayı kapsayan seçenek. Kesinlikle her şeyin dahi edildiği ilk seçenek seçilmeli. Kendinizi hiç yormadan odanızın, onlarca hindistan cevizi ağaçlarının sizi misafir ettiği bahçenin, eşsiz keyifli havuzun ve buram buram mis kokan kahvelerinin tadını çıkarın!

Kaju Green Banyo

Otelin küçük ziyaretçilerinden tedirgin olabilirsiniz. Bu dört ayaklı sürüngenlerin tek isteği en az sizin kadar güneşin tadını çıkartmak! Onlara bir şans verin, biraz yaklaşıp doğanın bu itici bulunan mucizesinin aslında ne kadar mükemmel olduğunu farkedin.

Odalar, beton ve saz birleşimi, çatının etrafı açık. Böylelikle Kaju Green ‘de doğadan kopmadan odanızda vakit geçirebiliyorsunuz. Banyo ve tuvalet için de aynı şey geçerli. İçerideyken, dışarıda gezinen hayvanların siluetini görebilir, seslerine karşılık verebilirsiniz. Aklınıza sivrisinekler geliyorsa, odada elektriğe takılan bir kovucu ve banyoda vucudunuza sürmeniz için bir losyon var. Tamamen doğal içerikli ve işe yarıyor.

Yatağımızın yanı başındaki kulak tıpalarının sebebini ise son gün anlıyoruz. Kuşlar! Sabahları sizi uykunuzdan uyandıran o çeşit çeşit esen kuşların seslerini duymak istemeyenler, kulaklarını tıkasın. :))

Başımızın üzerindeki çatının kenarlarının tamamen açık olduğunu gördüğümde tedirginlikle karışık bir heyecan duydum. Hayatımda ilk defa yarı açık bir otelde beş tam gün geçirecektim. Çadırda konaklarken bile böylesi hissetmemiştim. İlk gün harikaydı. Doğanın, sessizliğin içinde kaybolmuş şaşkınlığımızı gizlemeye çalışmadan olanaklarımızın tadını çıkarttık.

İkinci gece, akşam yemeği vaktinde biraz yağmur yağmaya başladı. Gereksiz aydınlatmalardan tamamen arınmış olan bu otelde, odamızdan restorana gidene dek kullandığımız el fenerinin azalmış ışığını kontrol ettik. Devasal büyüklükteki şemsiyenin altına iki kişi rahatça sığdık ve şıpıdık terliklerimizle restoran alanına yürüdük. Günün menüsü, her zamanki gibi lezzetli vejetaryen lezzetlerle doluydu. Karnımızı iyice doyurduk ve son dokunuş olan o güzelim ev yapımı dondurmayı mideye indirdik.

Artık yağmur öncekinden daha hızlıydı. Eve, tüm bedenimizi koruyan zırhımızı açarak ve koşarak gittik. Burada akşam yemeğinden sonra yapacak pek bir şey yok. Hafif bir müzik eşliğinde ya karanlığı dinleyeceksiniz, ya da erkenden uyuyacaksınız. Biz genelde, güne ayak uydurup, erken uyanmayı seçenlerdeniz.

Burada da Bali’de olduğu gibi gün doğduğunda çeşitli meditasyon veya ibadet uygulamaları var. Gün doğumuyla yakın civardan incecik duyulan sesleri bastıran kuş cıvıltıları güne erkenden başlama hissini kamçılıyor. Ama doğa, o gece hiç de sevimli olmayan ve hayatımdaki en büyük tedirginliklerden birini yaşattı bana. Şiddetli yağmur, tepemizde patlayan şimşekler, çarpışan bulutların sesleri, Ali ve beni yatağın orta yerinde buluşturup birbirimize hiç olmadığı kadar sarılmamıza sebep oldu. Etraf öyle karanlık ki, dışarıda kopan kıyametin boyutunu ancak kulağımızda patlayan seslerden anlayabiliyorduk. Hava korkunçtu. Eminim sabah balkonumda rastladığım o sevimli sincap da oldukça korkmuştur. Üzerimizi örten saz çatı uçacak, dakikada 2-3 kere çakan şimşeklerden biri odamıza isabet edecek ve Sri Lanka’nın güneyindeki bu ormanın ortasında öleceğiz. Hamile halimle bu kadar heyecan bana çok!

Öyle ya da böyle bir şekilde uyumayı başardık, belki de kendimizi sıkmaktan yorgun düştük demek daha doğru. Günün ilk ışıklarında kulağıma gelen kuşun cıvıltısı öyle romantikti ki, gece yaşadığım her şeyin kötü bir kabus olduğunu düşündürdü.

Uyanıp, etrafıma baktım. Cibinliğin hemen arkasında bir yerde saklanmış olmalıydı. Belki de o da geceden korkmuştu. Yatağın tepesindeki pervanelerin kanatlarında da değildi. İnce saz duvarlar içeriye ışık ve temiz hava üflerken, bir aşağı bir yukarı zıplayan minik ama güzel sesli kuşun siluetini gördüm. Sürgüyü açtığımda dışarıda hayat her zamanki gibiydi. Her şey yerli yerinde. Güneş, palmiyelerin yapraklarına şekilli gölgeler oluşturup, yeryüzünü ısıtmış, tonlarca yağan yağmur sularını kurutmuştu. Gece yaşanan her korku dolu an, büyük bir heyecan olarak eskide kalmıştı bile.